top of page
londradanbildiriyor

Ankara’da Bir İngiliz Kadını Kitabından: Atatürk ve Cumhuriyet

Cumhuriyetimizin 101. yılını kutlarken, bu kez Mustafa Kemal Atatürk’ü bir İngiliz gazeteci, Grace Ellison’ın gözünden keşfedelim. Ellison’ın anlatımıyla, karşısına çıkan mütevazı, kararlı, ama bir o kadar da ilham veren bir liderle tanışıyoruz. Ellison, Atatürk’ün liderliğini, halkına duyduğu güveni ve dönüştürdüğü Türkiye’yi gözlemleyerek, onunla ilgili çarpıcı detaylar paylaşıyor.

An English Woman in Angora
"Ankara'da bir İngiliz Kadını" kitabında yer alan ve Mustafa Kemal'i gösteren bir çizim

"Paşanın açık havadan yanmış, resmi yapılacak güzellikteki tenine çoğu kadın hayran kalırdı ama gözlerinin delici, sert denebilecek bakışları, size ne söylemek istiyorsanız açıkça, sükunetle söyleyip lafı fazla uzatmadan gitmeniz gerektiğini de unutturmayacak nitelikteydi. Çok pratik ve enerjik olmakla birlikte sesinin çok güzel bir tınısı vardı. Fransızcayı seçkin sözcüklerle konuşuyordu. Türkçede ise usta bir konuşmacı olduğu belliydi. Karşımda bir fatihin yüzü ve ifadesi, sesinde ise gün görmüş, kültürlü bir ton vardı."


İngiliz gazeteci Grace Ellison, 1922 sonbaharında Ankara’da Mustafa Kemal'le ilk karşılaşmasını bu cümlelerle anlatır. Ankara’da Bir İngiliz Kadını adlı eserinde, Mustafa Kemal Atatürk ile ilk görüşmesinden itibaren onunla ilgili izlenimlerini ayrıntılı bir şekilde paylaşır. Ellison, Londra’da tanıştığı Fethi Okyar’ın da hazır bulunduğu bu ilk buluşmada Atatürk’ün kalpak giydiğini, sık sık sigara içtiğini ve hemen İngiltere’den haberleri sorduğunu aktarır. Bir gün sonra Atatürk, Hacı Bayram’da kalan Ellison’a özel bir araba göndererek onu Çankaya’daki evinde ağırlamış ve ilerleyen günlerde de buluşmaları devam etmiştir.


Atatürk’ün Kararlılığı: "Meclis Tek Adam Demek Değildir"

Yazar, masada Napolyon Bonaparte hakkında kitaplar görünce Napolyon üzerine bir sohbet açıldığını söyler. Mustafa Kemal, Ellison’a "Napolyon dava için değil, kendi çıkarı için savaştı; bu yüzden yenilgisi kaçınılmazdı" diyerek kendi görüşünü belirtir. Mustafa Kemal’in "Meclis tek adam demek değildir; ben yalnızca Meclis’in başkanıyım" sözleri, demokrasiye olan inancını ortaya koyar. Ellison ayrıca, Atatürk’ün gençlere olan güvenini, kabinesindeki bakanların genç oluşunu ve güçlü bir konsantrasyon yeteneğini de vurgular; Mustafa Kemal, zihnini hızla boşaltıp yeni bir konuya odaklanabilme yeteneğine sahiptir.


Dünya Görüşü ve Mütevazılığı: "Kemalist Kelimesinden Hoşlanmıyor"

Ellison, "Avrupa’da pek çok büyük devlet adamıyla görüştüm ama böylesine mütevazı olanına hiç rastlamadım," diyerek Atatürk’ün alçakgönüllü yapısını vurgular. Atatürk, "Kemalist" terimini tercih etmediğini, çünkü mücadelenin yalnızca bir lidere dayanmaması, halk tarafından sürdürülebilir olması gerektiğini ifade eder. Ona göre, bu bir liderin değil, halkın mücadelesidir. Ellison’a göre, Türkiye’yi bir diktatörlükle değil, halkın desteğiyle modernleştirmeye çalışan Atatürk, halkıyla samimi bir bağ kurmayı başarmıştır.


Kadın Hakları ve Din Hakkındaki Görüşleri

Ellison, Atatürk’ün kadınların toplumda daha özgür ve eşit bir konum elde etmesi gerektiğine inandığını aktarır. Kadınların iş yaşamına katılımını gerekli gören Atatürk, bu düşüncesiyle ileri görüşlü bir vizyon sergiler. Ayrıca Atatürk, dini yönetimde kullanmayı zayıflık olarak tanımlar ve halka akıl ve bilim yoluyla ilerleme çağrısında bulunur. "Benim halkım demokrasinin ilkelerini, gerçeğin gerekliliklerini ve bilimin öğretilerini öğrenecektir. Hurafeler gitmelidir. Herkes nasıl istiyorsa öyle ibadet etmelidir. Akla ve mantığa aykırı olmadıkça ve başkalarının özgürlüklerine müdahale etmedikçe herkes kendi vicdanına uygun davranabilmelidir."


Dönüşen Türkiye’ye Şahitlik: "Bu, Mustafa Kemal’in Kurduğu Türkiye"

Cumhurbaşkanı olduktan sonra Mustafa Kemal’in Türkiye’yi modernleştirme çabalarını gözlemlemek için ülkemize tekrar gelen Ellison, gelişen Ankara’yı ve kadınların toplumsal hayatta daha görünür hale gelmesini şaşkınlıkla izler. Atatürk’ün halkla iç içe olmayı, onlarla dans etmeyi sevdiğini, geç saatlere kadar süren balolarda bile halkına moral kaynağı olduğunu belirten Ellison, Atatürk’ün bitmeyen enerjisine hayran kalır. "Kesinlikle tüm dikkatini bir şeye vermiş durumda. Ancak dans etmeye de inanıyor. Sabahın sekizine kadar süren bir dans olsun, ortamdan son ayrılanlardan biri olarak bir çocuk gibi ondan keyif alacak ve bir saat içinde en parlak konuşmalarından birini yapmaya hazır olacaktır. Böylesine bir enerji ve canlılık, herkesin imreneceği özellikler."


Cumhuriyetin Temellerini Anlamak

Cumhuriyet, yalnızca bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda toplumu yenilikçi ve aydınlanmacı bir bakış açısıyla yeniden inşa etme süreciydi. Ellison’ın altını çizdiği gibi, Cumhuriyet’in kuruluşunda ve Türkiye’nin dönüşümünde Atatürk’ün halkına duyduğu güven ve azmi önemli bir rol oynadı. Atatürk, yeni Türkiye’nin yalnızca bir lideri değil, aynı zamanda halkına ilham veren bir umut simgesiydi.


Bize emanet ettiği bu değerli mirası sonsuza dek yaşatacağız.


Kaynak: An English Woman In Angora, Cambridge University Press

Comments


bottom of page